Aslinda bahsediceklerim cok basit seyler gibi gelebilir kulaga. Klasik yurtdisi gormus, gormemis artist geyigi de diyebilirsiniz. Ama ne derseniz deyin, bunlar aci gercekler... Ocak ayi basinda arkadaslarimla ufak bir avrupa gezisi yaptik kiraladigimiz arabayla. En cok merak ettigim seylerden biri yurtdisinda araba kullanmanin nasil bir his olduguydu. Gercekten guzel bir deneyimmis :) Istanbul'a donunce, umarim sol seridi sevmemizin nedeni Ingiliz ozentiligidir diye dusundum. Anlayacaginiz uzere Avrupa'da sol serit sadece ihtiyac halinde kullaniliyor.
Amerikan futboluna basladigimdan beri metrobus'u daha fazla kulanmaya basladim. Genelde aksamustu saat 5'ten sonra kullandigim icin de bir hayli dolu oluyor metrobus. Gercekten binmesi zor oluyor. Ama daha zor olan sey ise inmek!?! Insanimiz sagolsun birbirine saygi konusunda okadar dusuk standartlarda ki, daha inecek kisi inemeden otobuse atliyor. Inerken kapi onunde duran ve buyuk ihtimalle daha en az 20 dakika daha orda dikilecek olan adamda ise inmek icin yol istediginde dovucekmis gibi bakiyor. Ulke olarak cok misafirperveriz ama kendi insanimiza saygi konusunda sinifta kalmisiz.
2 tane basit sebep gosterdim. Bu sirada Tekel iscilerine yapilanlardan, doktorlarla ilgili yapilan yeni duzenlemelerden, butun ormanlik arazilerin satilmasindan, tarihi eserlerimizin ve muzelerimizin durumundan, cok lazimmis gibi TOKI'nin hala Istanbul'da koca koca apartmanlar yapmasindan, basimizdakilerin koy agasi tavirlarindan bahsetmeme gerek yok.
Ne olursa olsun Istanbul gibi bir tane daha yok. Bazen bu ulkeden kacmak istiyorum ama bunun kimlikle filan alakasi yok. Onca guzel seyin harap edilmesinden korkuyorum ve sahit olmak istemiyorum.
Buarada hemen belirteyim. Arabayla Viyana-Prague-Terezin-Gyor-Budapeste-Viyana gibi bir tur yaptik. Cok eglendik. Her yurt disina giden gibi ay orasi boyleydi ay burasi boyleydi olmadik cok sevdik eglendik ama gecti gitti. Bu arada beraber dolastigim arkadaslarimin hepsine cok tesekkur ediyorum tatilimi bukadar guzel hale getirdikleri icin :)
bugün blog yazmayıp da senin yazına mı yorum yapsam acaba... neyse bakarız duruma göre...
YanıtlaSilşimdi, söylediklerinde yerden göğe kadar haklısın, biraz eğitimimiz eksik toplum olarak, insana, topluma saygı eğitimimiz.
yalnız, anlatmam lazım ki, Fransa deyince saygı-düzen kelimelerinin akla gelmesine rağmen, bugün yaşadığım olaylar canım ülkemi aratmayan cinstendi yani.
bugün okuldan eve dönerken tramvaya bindim, saat 4gibi falan, yoğun bir saat tamam. daha bir durak gitmişken durdu tramvay, indirdi hepimizi, ters yönde seferine devam etti. neymiş?, kaza varmış ters yönün tramvayı gelmiyormuş. eeee, bizim haberimiz oldu mu bundan?
sonra, zaten ağzına kadar dolu olan tramvaydaki insanların hepsi, kısmen dolu diyebileceğimiz tramvaya binmek istediler... oldu işte, tabi üzülenler oldu, soğukta beklemeleri gerekti falan... ben şanslıydım (!) bindim. ay binmez olaydım. binen biniyor, 2kişi indi 5kişi bindili sonsuz matematik problemine döndük. oflayanlar mı istersin, var gücüyle dirsek koyanlar mı, seni boruya yapıştıracak kadar itenler mi... en üzüldüğüm kısım da bunların hepsinin başıma gelmiş olması ve de sesimi çıkarmamış olmam.
neyse biliyorsun bugün süper bir gün değildi.
ama sonuç olarak söylemek istediğim, bunların hepsi istanbulda başımıza gelince, toplu taşıma araçlarının yetersizliğinden, iletişim eksikliğinden ya da toplum saygısızlığından bahsederken, sanki hep kendi ülkemizi kötülüyormuşuz da diğerlerindeki bozuklukları görmüyormuşuz gibi geliyor bana.